Rahmân ve Rahîm'i Bir Arada Zikretmenin Faydaları

Rahmân ve Rahîm

Rahmân ve Rahîm'i Bir Arada Zikretmenin Faydaları

1-
İbn Arabî, iki ismi bir arada zikretme nedeni olarak, Rahmân sözcüğü­nün aslının
İbranice olmasını gösterir ve bu ismin, Arapça asıllı Rahîm söz­cüğü ile bir
arada kullanılması gerektiğini söyler.[1]

2-
Rahmân, Allah'ın genel merhametine delalet eden özel bir sıfattır. Bu yüzden bu
sıfatın başkasında bulunması imkansızdır. Çünkü rahmeti dost-düşman bütün
varlıkları kapsayacak bir varlık yoktur. Rahîm ise, fiillere dela­let eden ve
başkalarının da sahip olabileceği bir vasıftır. Bu yüzden Yüce Allah kendisini
"Hayru'r-râhimîn" (merhamet edenlerin en hayırlısı) ve "Erhamu'r-râhimîn"
(merhamet edenlerin en merhametlisi) olarak adlandı­rır.[2]

3-
Rahmân ve Rahîm isimlerinin bir arada zikredilmesi, yukarıda zikredi­len
anlamlardan daha güzel bir başka anlamın ortaya çıkmasını sağlar. Rah­mân ismi,
Yüce Allah'ın varlığı ile kâim olan sıfata; Rahîm ise, merhamet edilenle ilgili
sıfata delalet etmektedir. Buna göre birincisi vasıf için, ikincisi de fiiller
için kullanılmaktadır. Birincisi merhametin Allah'ın bir vasfı ve niteliği
olduğunu; ikincisi de bu merhamet vasfı ile kullarına merhamet ettiğini
gös­termektedir.

Bunu iyi anlamak istiyorsan şu âyetleri iyi düşün: "O, mü'minlere çok Rahîm
(merhamet eden)'dir."[3],
"O, onlara (karşı) çok şef­katli ve çok Rahîm (merhametli)'dir."[4]
Kur'an'da hiçbir âyette "O, mü'minlere çok Rahmândır" geçmemiştir.

Bu, Rahmân'ın merhamet sahibi olduğunu; Rahîm'in ise sahip olduğu bu merhametle
varlıklara merhamet ettiğini göstermektedir. Bu ince farkı, başka bir kitapta
bulamazsın. Eğer kalp aynanı bu isme tutar ve onu teneffüs edip yansıtırsan, bu
farkı daha iyi anlar­sın.[5]

O halde Rahmân ve Rahîm sıfatlarını bir arada zikretmenin faydası, Al­lah'ın
özel ve genel merhametinden ve bu dünyadaki ve âhiretteki merha­metinden
yararlanmaktır.[6]






[1]
Kurtubî, a.g.e.,

1/65.






[2]
Kurtubî, a.g.e.,

1/65.




[3]
Ahzab,

43.






[4]
Tevbe,

117.






[5]
Bedâiu'l-fevâid, s.

20.






[6]
Bedâiu'l-fevâid, s.

21.