Fakirlik ve Zenginlikte İnsanın Durumu
Fakirlik ve Zenginlikte İnsanın Durumu
Fakirlik ve Zenginlikte İnsanın Durumu
Kendini zengin sanan kul ne kadar zengin olursa olsun yine de, varlığı ve zatı
ile kendisini yaratan Rabb'ine muhtaçtır. Allah, kuluna bol nimetler verir, ona
merhamet ve ihsanını yağdırır, açık ve gizli cömertlikte bulunur, güzel
elbiseler giydirir, gerçekleri anlaması için göz, kulak ve kalp verir,
bilgilenmesini sağlar, güç ve kuvvet verir, tasarruflarda bulunmasını ve rahat
hareket etmesini sağlar, kendi cinsinden olan insanları istihdam etme gücü
verir, at ve develeri emrine amade kılar, deniz hayvanlarından faydalanmasını,
gökteki kuşlardan avlanmasını ve vahşi hayvanlardan korunmasını sağlar, kanal
açma, ağaç dikme, arazi sürme, yüksek binalar yapma imkanı ve gücü verir,
kendisine yararlı olan şeyleri isteme zararlı olanlarından kaçınma ve korunma
hissi verir. Miskin kul, geçici olarak bütün bu nimetlere sahip olduğunu
görünce, kendisinin de bu kocaman kainatta bir pay sahibi olduğunu zanneder.
Allah'la birlikte kendisinin de mülk sahibi olduğunu iddia eder. Kendisine
muhtaç bir gözle değil zengin bir gözle bakar. Yoktan yaratıldığını, daha önce
içinde bulunduğu muhtaçlık ve yoksulluk durumu unutur. Sanki muhtaç ve fakir
olan o değil başka biriymiş gibi davranır.
İmam Ahmed b. Hanbel, "Müsned"inde Busr b. Cuhaş el-Kureşi'den şöyle bir hadis
nakleder. Bir gün Hz. Peygamber avucuna tükürdü. Üzerine parmağını koyduktan
sonra şöyle dedi: Allah Teâlâ buyurdu ki: "Ey insanoğlu! Sen beni nasıl aciz
bırakabilirsin ki? Seni buna benzer bir şeyden yarattım. Sonra sana bir düzen ve
biçim verip kıvama getirdim. Yeryüzünde yürümeye ve sınırlar koymaya başladın.
Mal topladın, kimseye dağıtmadın. Can boğaza gelip dayanınca "sadaka vereyim"
dedin. Artık şimdi mi sadaka vereceksin?"
İşte kaybeden burada kaybeder, başarılı olan burada başarılı olur. Kendi
hakikatini, fakirliğini, muhtaçlığını, Rabb'iyle irtibatlı olma zorunluluğunu
unutan, bu yüzden haddini aşıp isyan eden ve bedbahtlığı hak eden kimse burada
kaybeder. Yüce Allah şöyle buyurur:
"Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni gördüğünden."[1]
"Fakat kim verir
ve korkup-sakınırsa ve en güzel olanı doğrularsa, Biz de onu kolay olan için
başarılı kılacağız. Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse ve en güzel
olanı da yalan sayarsa, Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını)
kolaylaştıracağız."[2]
[1]
Alak,
6-7.
[2]
Leyl,
5-10.
Fakirlik ve Zenginlikte İnsanın Durumu
Kendini zengin sanan kul ne kadar zengin olursa olsun yine de, varlığı ve zatı
ile kendisini yaratan Rabb'ine muhtaçtır. Allah, kuluna bol nimetler verir, ona
merhamet ve ihsanını yağdırır, açık ve gizli cömertlikte bulunur, güzel
elbiseler giydirir, gerçekleri anlaması için göz, kulak ve kalp verir,
bilgilenmesini sağlar, güç ve kuvvet verir, tasarruflarda bulunmasını ve rahat
hareket etmesini sağlar, kendi cinsinden olan insanları istihdam etme gücü
verir, at ve develeri emrine amade kılar, deniz hayvanlarından faydalanmasını,
gökteki kuşlardan avlanmasını ve vahşi hayvanlardan korunmasını sağlar, kanal
açma, ağaç dikme, arazi sürme, yüksek binalar yapma imkanı ve gücü verir,
kendisine yararlı olan şeyleri isteme zararlı olanlarından kaçınma ve korunma
hissi verir. Miskin kul, geçici olarak bütün bu nimetlere sahip olduğunu
görünce, kendisinin de bu kocaman kainatta bir pay sahibi olduğunu zanneder.
Allah'la birlikte kendisinin de mülk sahibi olduğunu iddia eder. Kendisine
muhtaç bir gözle değil zengin bir gözle bakar. Yoktan yaratıldığını, daha önce
içinde bulunduğu muhtaçlık ve yoksulluk durumu unutur. Sanki muhtaç ve fakir
olan o değil başka biriymiş gibi davranır.
İmam Ahmed b. Hanbel, "Müsned"inde Busr b. Cuhaş el-Kureşi'den şöyle bir hadis
nakleder. Bir gün Hz. Peygamber avucuna tükürdü. Üzerine parmağını koyduktan
sonra şöyle dedi: Allah Teâlâ buyurdu ki: "Ey insanoğlu! Sen beni nasıl aciz
bırakabilirsin ki? Seni buna benzer bir şeyden yarattım. Sonra sana bir düzen ve
biçim verip kıvama getirdim. Yeryüzünde yürümeye ve sınırlar koymaya başladın.
Mal topladın, kimseye dağıtmadın. Can boğaza gelip dayanınca "sadaka vereyim"
dedin. Artık şimdi mi sadaka vereceksin?"
İşte kaybeden burada kaybeder, başarılı olan burada başarılı olur. Kendi
hakikatini, fakirliğini, muhtaçlığını, Rabb'iyle irtibatlı olma zorunluluğunu
unutan, bu yüzden haddini aşıp isyan eden ve bedbahtlığı hak eden kimse burada
kaybeder. Yüce Allah şöyle buyurur:
"Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni gördüğünden."[1]
"Fakat kim verir
ve korkup-sakınırsa ve en güzel olanı doğrularsa, Biz de onu kolay olan için
başarılı kılacağız. Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse ve en güzel
olanı da yalan sayarsa, Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını)
kolaylaştıracağız."[2]
[1]
Alak,
6-7.
[2]
Leyl,
5-10.
Esmau'l-Husna
- Esmau'l-Husna
- İçindekiler
- Önsöz
- Kitap Hakkında
- ALLAH
- "Allah" Adının Bütün İsim ve Sıfatları Kapsaması
- "Allah" Kelimesinin Kökeni
- "Allah" Adı Türememiştir; Türediğini İddia Etmenin Amacı Nedir?
- "Allahümme" Kelimesinin Anlamı
- Basralı Dilbilimcilerin Cevabı
- EKREM-KERİM
- Ekrem'in Anlamı
- Kerîm'in Anlamı
- Ekrem Kerîm Arasındaki Fark
- Yüce Allah'ın Kerem Sahibi Oluşunun Göstergeleri
- EVVEL-AHİR-ZAHİR-BATIN
- Evvel ve'l-Âhir'in Anlamı
- Fahrüddin Râzî'nin Görüşü
- İbn Kayyim'in görüşü
- Bu İsimleri Bilmenin Sağladığı Yararlar
- BARİ
- Bu İsmi Bilmenin Faydası
- BASİT-KABIZ
- Bu İki İsmi Bilmenin Faydaları
- BAİS
- Bâ'is İsmini Bilmenin Faydası
- BAKİ
- Bâkî İsminin Anlamları
- BEDİ'
- BER