FALİKU'L-İSBAH-FALİKU'L-HARBİ VE'N-NEVA

Yeni Sayfa 1

﴿

فَالِقُ اْلإِصْباَحِ – فَالِقُ الْحَبِّ وَ النَّوَى ﴾
FÂLİKU'L-İSBÂH
- FÂLİKU'L-HABBİ VE'N-NEVÂ

Her iki sözcük de Kur'an'da geçmektedir. Yüce Allah şöyle buyurmakta­dır:

"Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır."[1]

"O sabahı da yarıp çıkarandır."[2]

Bu sözcükler hadis-i şeriflerde de geçmektedir. Ebû Hüreyre anlatıyor. Hz.
Peygamber, yatağımıza girdiğimizde bize şöyle söylememizi emrederdi: "Ey
göklerin, yerin ve büyük arşın Rabb'i olan Allah'ım! Ey Rabb'imiz! Ey her şeyin
Rabb'i olan, taneyi ve çekirdeği yaran Allah'ım!..."[3]

İlk dönem İslâm büyüklerinden Süfyan-ı Servi, Kâbe'yi tavaf ederken şöyle derdi:
"Ey sabahı yarıp çıkaran! Rabb'im sensin. Mevlâm sensin. Bana sen yetersin"

Bu isimlerin Allah'tan başkası için kullanılması caizdir.

Felak, yarmak demektir. Felaka, Felak sûresinde olduğu gibi

sabah
an­lamına da gelir. "De ki: Ben, karanlığı yarıp sabâhı ortaya çıkaran Rabbe
sığınırım."[4]
Yani

gece
ve gündüzün getireceği her türlü kötülükten, sabahı ortaya çıkaran Allah'a
sığınırım. Subh ve

sabah
günün ilk saatlerine verilen isimdir. İsbâh da bu anlamdadır. Allah, her gün
karanlıkları yarıp gideren ve sabahı ortaya çıkarandır.

ed-Dahhâk der ki:
"Fâliku'l-isbâh, gündüzü ortaya çıkarandır. Allah, ta­neyi ve çekirdeği yaran,
gece
karanlığından sonra karanlığı yarıp sabahı or­taya çıkarandır. Allah, karanlığı
yavaş yavaş giderir, yerine aydınlığı getirir. Güneş doğuncaya kadar bu durum
devam eder. Güneş doğduktan sonra her tarafa aydınlık saçılır. Allah, taneyi ve
çekirdeği de yarandır. O, ölü çekirdek ve taneleri yarar; onlardan, insanlar ve
hayvanlar için yararlı olan yeşil ve taze rızıklar çıkarır. Hasan, Katade ve
diğerlerinin dedikleri gibi, "Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarır"[5]
âyetinin anlamı işte budur.

İbn Abbas, "Fâlik,
yaratan" anlamındadır der.

Mücahid, "Fâlik,
yarmak anlamındadır. Allah'ın dışında hiçbir güç tane ve çekirdekleri yarıp
onlardan yararlı şeyler çıkaramaz" der.

Bu isimler, hayat,
kudret, ilim, irade gibi diğer bütün sıfatların anlamla­rını kapsamaktadır. Bazı
materyalistlerin iddia ettiği gibi bitkilerin var olması için illa da tane ve
çekirdeklerin olması gerekmez. Canlıların var olması için spermanın rolü ne ise
bitkilerin var olması için de tane ve çekirdeklerin rolü odur. Allah nasıl ki
kendi katından spermaya bir canlılık veriyor, böylece in­san veya hayvanların
var olmasını sağlıyorsa, aynı şekilde Allah kendi katın­dan tane ve çekirdekler
bir canlılık vermekte, böylece daha önce görünme­yen çeşitli bitkilerin var
olmasını sağlamaktadır. Allah, dilediği bazı insanları spermasız yarattığı gibi
hiçbir tane ve çekirdek olmadan bitkileri doğrudan topraktan, hatta sert
kayalardan bile var edebilir. Materyalistler, Allah'ın bu hikmetine diyecekler.
Bu kimseler, Allah'ın gücünü ve genişliğini bilmemek­tedirler. Bu yüzden
bakışlarını yalnız elementler dünyasına çevirmiş, bu ele­mentlerde saklı olan
gizli sırlara ve bunları yaratanın gücüne bakmamışlardır. Bu gizli sırlara ve
güce, ancak basiret sahibi kimseler inanır. Bu nedenle ilmin kapısı sayılan Hz.
Ali çoğu kez "Hayır, taneleri yarana ve canlıları yaratana yemin olsun ki"
şeklinde yemin etmiştir. Çünkü O, bu iki fiildeki hikmetleri bilmekteydi. Bu
hikmetleri, Yüce Allah'ın kendilerine öğrettiklerinden başka kimse bilemez.







[1]
En'am,

95.




[2]
En'am,

96.






[3]
Müslim,

2713.






[4]
Felak,

1.






[5]
Rum,

19.