Allah'ın Kullarına Yakınlığı

Allah

Allah'ın Kullarına Yakınlığı

Allah'ın kullarına yakınlığı iki türlüdür. Bunlar:

1-
Genel yakınlık: Allah'ın bütün eşyalar ilmiyle yakın olmasıdır. O, in­sanlara
şah damarlarından bile daha yakındır. Bu, Allah'ın genel sevgisi an­lamına
gelir.

2-
Özel yakınlık: Kendisine dua eden ve kendisine sevenlere gösterdiği yakınlıktır.
Bu tür yakınlık bütün hareket ve davranışlarda sevgiyi, yardımı ve desteği
gerektirir. Allah, dua ve ibadet edenlerin dualarını ve ibadetlerini ka­bul
eder, ödüller verir. Allah bu gerçeği kullarına şöyle haber vermektedir: "Kullarım
beni sana soracak olursa, işte Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman
dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da benim çağrıma cevap
versinler ve bana iman etsinler."[1]

Genel ve özel yakınlık bu şekilde anlaşıldığında, bunun, Allah'ın arşı üze­rinde
bulunduğu gerçeğiyle çelişmediği anlaşılır.[2]

Mücîb ismi de Kur'an'da birçok yerde geçer. Bu âyetlerden bazıları şöyledir:

"Andolsun, Nuh bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiş­tik."[3]

"Şüphesiz benim Rabb'im, yakın olandır, (duaları) kabul edendir."[4]

Mücîb, birçok yerde de fiil olarak şöyle geçer:

"Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, kendisine dua ettiği zaman icabet
eden..."[5]

"Rabb'iniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim…"[6]

Mücîb, "cavebe" kök fiilinden türeyen ism-i fail olup, cevap veren an­lamına
gelir. Bu sözcük aynı zamanda "kesmek, biçmek ve oymak" anlamla­rına da
gelmektedir. Kur'an'da bu anlamda şöyle kullanılmıştır: "Ve vadilerde
kayaları oyup-biçen Semud'a?"[7]
Eğer el-icabe, bu anlamda kabul edilirse bu durumda "Mücîb", kesen anlamına
gelir. Yani, kendisi ile dua edenin arasını "kabul ile" kesendir. Buna göre
Allah, dua edenin duasını hemen kabul etmekte ve imdadına yetişmektedir.[8]

el-Halîmî der ki: "Bu isim genellikle el-Karîb ismiyle birlikte zikredilir ve
"el-Karîbu'l-mücîb" veya "Mücîbü'd-duâ" (duaları kabul eden) denilir. "Mücîbu
da'vete'l-muttarrîn" (Çaresizlerin dualarını kabul eden), isteyene istediğini
veren demektir. Allah'tan başka kimsenin gücü buna yetmez.[9]







[1]
Bakara,

186.






[2]
el-Herrâs, "Şerhu'n-nûniyye",

2/


92.




[3]
Saffat,

75.






[4]
Hud,

61.






[5]
Neml,

62.






[6]
Mü'min,

60.






[7]
Fecr,

9.






[8]
Kurtubî, a.g.e.,

1/


188-189.






[9]
Beyhakî, a.g.e., s.

67.