Allah'ın Lütfünün Bazı Görüntüleri
Allah
Allah'ın Lütfünün Bazı Görüntüleri
1-
Râzî der ki: "Burada Allah'ın gökleri, yıldızları, elementleri, insanları,
hayvanları ve bitkileri yaratmasının hikmetinden ve bunların inceliklerinden söz
edebiliriz. Eğer Yüce Allah'ın, bir kulun hiç zorlanmadan kolaylıkla alıp yediği
bir lokmadaki lütfünü düşünecek olursak, bunda aciz kalırız. Zira bu lokma
ağzımıza gelinceye kadar birçok aşamadan geçmiş, öyle önümüze gelmiştir. Bu
lokmanın hazır hale gelmesi için nice kimselerin emeği geçmiştir. Çiftçisinden
bakıcısına, sulayıcısından taşıyıcısına, yoğurucusundan pişirenine ve satıcısına
kadar daha nice kimselerin bu lokmada emeği vardır. Bütün bu kimselere güç veren
Allah, her işinde hikmet sahibidir. Her işi en ince detayına kadar idare eden
O'dur. Allah, işleri idare etme yönüyle Hâkim; var etme yönüyle Cevâd (cömert);
tertip ve düzenleme yönüyle Musavvir (şekillendiren); her şeyi yerli yerine
koyma yönüyle Âdil; hiçbir inceliği gözden kaçırmaması ve her şeyi yumuşaklıkla
yapması yönüyle de Latîf'tir. Bu fiillerin yaratılış gerçeklerini bilmeyenler,
bu isimlerin gerçek anlamlarını da bilemezler."[1]
2-
Latîf ismi, eşyaların gizli ve inceliklerini bilme, varlıklara nimetlerini gizli
yollarla, kibarlık ve yumuşaklıkla ulaştırma anlamlarını da kapsar. Şu âyet bu
anlama işaret etmektedir: "Oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye
sezdirmesin."[2]
Hz. Yusuf'un babasından ayrı düşmesi, köle olarak satılması, ardından evinde
bulunduğu kadının saldırısına uğraması, kendisine iftira edilmesi ve hapse
atılması gibi Zâhiren musibet ve sıkıntı olarak görülen birçok durum, gizli bir
nimet ve fethe dönüşmüştür. Allah bütün bu sıkıntıları, O'nun dünya ve âhiret
mutluluğu için bir sebep yapmıştır.
3-
Allah'ın kullarına belâ ve musibetler vermesi, istemedikleri ve hoşlanmadıkları
şeyleri onlar emretmesi, buna karşılık arzuladıkları şeyleri onlara yasaklaması
bu tür gizli nimetlerden sayılır. Bütün bunlar, dünyada ve âhirette kendilerini
mutluluğa kavuşturacak nimetlerdir. Unutulmamalıdır ki cennet, istenmeyen
şeylerle, cehennem de istenilen şeylerle çevrilmiştir. Hz. Peygamber bir
hadislerinde şöyle buyurmaktadır: "Allah'ın mü'min için takdir ettiği her şey,
kendisi için hayırdır. Bir bolluk geldiğinde şükreder. Bir darlık geldiğinde
ise sabreder, böylece sevap kazanır. Bu durum sadece mü'min olan içindir."
4-
Şükür ve sabır ihsan edilen kimse için Allah'ın takdir ettiği her şeyde hayır
vardır. Buna göre Allah'ın Hz. Âdem, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz.
Muhammed (s.a.v.)'e yaptığı, dışardan belâ ve musibet görünen bütün fiiller
onlar için gizli birer nimet olmuş, bu nimetler sayesinde kemale ermiş ve
mutluluğa kavuşmuşlardır.
Örnek olarak Hz. Musa'nın kıssasını düşünelim. Musa, firavunun doğan bütün
bebekleri boğazladığı bir dönemde doğdu. Ama O, bundan kurtuldu. Allah, annesine
onu nehre bırakmasını emretti. Annesi emir üzerine onu nehre bıraktı. Allah
kendi lütfü ve inâyeti ile onu, doğan her erkek bebeği boğazlayan ve ilerde
kendisini helak edeceği düşmanının sarayına sürükledi. Böylece Allah onu, bizzat
düşmanının evine ve yatağına attı. Sonra bir sebep takdir ederek onu, Mısır'ın
dışına çıkarıp firavunun hükmünün olmadığı bir yere ulaştırdı. Ardından yine bir
sebep takdir ederek onu bekârlıktan ve yoksulluktan kurtardı. Evlenmesini ve
zenginleşmesini sağladı, sonra da düşmanının ülkesine geri gönderdi. Musa,
firavunla mücadele etti ve kendisine verilen bütün mucizeleri ona gösterdi.
Ancak firavun ve ileri gelenler inanmadılar. Ona ve inananlara baskı ve şiddet
uyguladılar. Bunun üzerine Musa, kendisine inananlarla birlikte kaçak bir
şekilde oradan çıktı. Firavun ve askerleri onları yakalamak için peşlerine
düştü. Oysa bu, onlar için sonun başlangıcıydı. Düşmanlarına karşı Musa'ya ve
inananlara Allah'ın yardımı gelmişti. Kendilerini takip edenler, gözlerinin
önünde denizde boğulup helak olmuşlardı.
Bu olay bize, Allah'ın dilediği kimseye güzel, dilediği kimseye de kötü akıbet
verdiğini ve istediğini istediği şekilde gerçekleştirdiğini açıklamaktadır.
İnsanların aklı, Allah'ın fiillerinde saklı bulunan merhamet ve nimetleri
anlamaktan acizdir. İnsanlar bu fiillerin hikmetlerini, Allah'ın isim ve
sıfatlarının gerçeğini bilemez ve kavrayamazlar. Hz. Âdem'in kendisine
yasaklanan ağaçtan yemesi ve bu yüzden cennetten çıkarılmasının nice hikmetleri
vardır. Ancak insan aklı, bu hikmetlerin ayrıntılarını bilemez. Aynı şekilde
akıl, gizli yollarla gelen ve en güzel sonuçlar doğuran sayısız hikmetlerin
sırlarını da bilemez.[3]
[1]
Râzî, a.g.e., s.
241.
[2]
Kehf,
19.
[3]
İbn Kayyim, "Şifâu'l-alîl", s.
80.
Allah'ın Lütfünün Bazı Görüntüleri
1-
Râzî der ki: "Burada Allah'ın gökleri, yıldızları, elementleri, insanları,
hayvanları ve bitkileri yaratmasının hikmetinden ve bunların inceliklerinden söz
edebiliriz. Eğer Yüce Allah'ın, bir kulun hiç zorlanmadan kolaylıkla alıp yediği
bir lokmadaki lütfünü düşünecek olursak, bunda aciz kalırız. Zira bu lokma
ağzımıza gelinceye kadar birçok aşamadan geçmiş, öyle önümüze gelmiştir. Bu
lokmanın hazır hale gelmesi için nice kimselerin emeği geçmiştir. Çiftçisinden
bakıcısına, sulayıcısından taşıyıcısına, yoğurucusundan pişirenine ve satıcısına
kadar daha nice kimselerin bu lokmada emeği vardır. Bütün bu kimselere güç veren
Allah, her işinde hikmet sahibidir. Her işi en ince detayına kadar idare eden
O'dur. Allah, işleri idare etme yönüyle Hâkim; var etme yönüyle Cevâd (cömert);
tertip ve düzenleme yönüyle Musavvir (şekillendiren); her şeyi yerli yerine
koyma yönüyle Âdil; hiçbir inceliği gözden kaçırmaması ve her şeyi yumuşaklıkla
yapması yönüyle de Latîf'tir. Bu fiillerin yaratılış gerçeklerini bilmeyenler,
bu isimlerin gerçek anlamlarını da bilemezler."[1]
2-
Latîf ismi, eşyaların gizli ve inceliklerini bilme, varlıklara nimetlerini gizli
yollarla, kibarlık ve yumuşaklıkla ulaştırma anlamlarını da kapsar. Şu âyet bu
anlama işaret etmektedir: "Oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye
sezdirmesin."[2]
Hz. Yusuf'un babasından ayrı düşmesi, köle olarak satılması, ardından evinde
bulunduğu kadının saldırısına uğraması, kendisine iftira edilmesi ve hapse
atılması gibi Zâhiren musibet ve sıkıntı olarak görülen birçok durum, gizli bir
nimet ve fethe dönüşmüştür. Allah bütün bu sıkıntıları, O'nun dünya ve âhiret
mutluluğu için bir sebep yapmıştır.
3-
Allah'ın kullarına belâ ve musibetler vermesi, istemedikleri ve hoşlanmadıkları
şeyleri onlar emretmesi, buna karşılık arzuladıkları şeyleri onlara yasaklaması
bu tür gizli nimetlerden sayılır. Bütün bunlar, dünyada ve âhirette kendilerini
mutluluğa kavuşturacak nimetlerdir. Unutulmamalıdır ki cennet, istenmeyen
şeylerle, cehennem de istenilen şeylerle çevrilmiştir. Hz. Peygamber bir
hadislerinde şöyle buyurmaktadır: "Allah'ın mü'min için takdir ettiği her şey,
kendisi için hayırdır. Bir bolluk geldiğinde şükreder. Bir darlık geldiğinde
ise sabreder, böylece sevap kazanır. Bu durum sadece mü'min olan içindir."
4-
Şükür ve sabır ihsan edilen kimse için Allah'ın takdir ettiği her şeyde hayır
vardır. Buna göre Allah'ın Hz. Âdem, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz.
Muhammed (s.a.v.)'e yaptığı, dışardan belâ ve musibet görünen bütün fiiller
onlar için gizli birer nimet olmuş, bu nimetler sayesinde kemale ermiş ve
mutluluğa kavuşmuşlardır.
Örnek olarak Hz. Musa'nın kıssasını düşünelim. Musa, firavunun doğan bütün
bebekleri boğazladığı bir dönemde doğdu. Ama O, bundan kurtuldu. Allah, annesine
onu nehre bırakmasını emretti. Annesi emir üzerine onu nehre bıraktı. Allah
kendi lütfü ve inâyeti ile onu, doğan her erkek bebeği boğazlayan ve ilerde
kendisini helak edeceği düşmanının sarayına sürükledi. Böylece Allah onu, bizzat
düşmanının evine ve yatağına attı. Sonra bir sebep takdir ederek onu, Mısır'ın
dışına çıkarıp firavunun hükmünün olmadığı bir yere ulaştırdı. Ardından yine bir
sebep takdir ederek onu bekârlıktan ve yoksulluktan kurtardı. Evlenmesini ve
zenginleşmesini sağladı, sonra da düşmanının ülkesine geri gönderdi. Musa,
firavunla mücadele etti ve kendisine verilen bütün mucizeleri ona gösterdi.
Ancak firavun ve ileri gelenler inanmadılar. Ona ve inananlara baskı ve şiddet
uyguladılar. Bunun üzerine Musa, kendisine inananlarla birlikte kaçak bir
şekilde oradan çıktı. Firavun ve askerleri onları yakalamak için peşlerine
düştü. Oysa bu, onlar için sonun başlangıcıydı. Düşmanlarına karşı Musa'ya ve
inananlara Allah'ın yardımı gelmişti. Kendilerini takip edenler, gözlerinin
önünde denizde boğulup helak olmuşlardı.
Bu olay bize, Allah'ın dilediği kimseye güzel, dilediği kimseye de kötü akıbet
verdiğini ve istediğini istediği şekilde gerçekleştirdiğini açıklamaktadır.
İnsanların aklı, Allah'ın fiillerinde saklı bulunan merhamet ve nimetleri
anlamaktan acizdir. İnsanlar bu fiillerin hikmetlerini, Allah'ın isim ve
sıfatlarının gerçeğini bilemez ve kavrayamazlar. Hz. Âdem'in kendisine
yasaklanan ağaçtan yemesi ve bu yüzden cennetten çıkarılmasının nice hikmetleri
vardır. Ancak insan aklı, bu hikmetlerin ayrıntılarını bilemez. Aynı şekilde
akıl, gizli yollarla gelen ve en güzel sonuçlar doğuran sayısız hikmetlerin
sırlarını da bilemez.[3]
[1]
Râzî, a.g.e., s.
241.
[2]
Kehf,
19.
[3]
İbn Kayyim, "Şifâu'l-alîl", s.
80.
Esmau'l-Husna
- Esmau'l-Husna
- İçindekiler
- Önsöz
- Kitap Hakkında
- ALLAH
- "Allah" Adının Bütün İsim ve Sıfatları Kapsaması
- "Allah" Kelimesinin Kökeni
- "Allah" Adı Türememiştir; Türediğini İddia Etmenin Amacı Nedir?
- "Allahümme" Kelimesinin Anlamı
- Basralı Dilbilimcilerin Cevabı
- EKREM-KERİM
- Ekrem'in Anlamı
- Kerîm'in Anlamı
- Ekrem Kerîm Arasındaki Fark
- Yüce Allah'ın Kerem Sahibi Oluşunun Göstergeleri
- EVVEL-AHİR-ZAHİR-BATIN
- Evvel ve'l-Âhir'in Anlamı
- Fahrüddin Râzî'nin Görüşü
- İbn Kayyim'in görüşü
- Bu İsimleri Bilmenin Sağladığı Yararlar
- BARİ
- Bu İsmi Bilmenin Faydası
- BASİT-KABIZ
- Bu İki İsmi Bilmenin Faydaları
- BAİS
- Bâ'is İsmini Bilmenin Faydası
- BAKİ
- Bâkî İsminin Anlamları
- BEDİ'
- BER