Hamîd İle Mecîd Arasındaki Fark

Hamîd İle Mecîd Arasındaki Fark

Hamîd İle Mecîd Arasındaki Fark

Mecd, büyüklük, genişlik, bolluk ve üstünlük ifade eden bir sıfattır. Hamd ise
ikram sıfatına delalet eder. Allah hem üstünlük hem de ikram sahibidir. Kulun
"Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber" sözünün anlamı şudur: "Lâ ilâhe illallah"
sözü Allah'ın ilahlığına ve bir oluşuna delalet etmektedir. O'nun eşsiz ve tek
ilâh olması, O'nu tam bir sevgiyle sevmeyi zorunlu kılar. "Vallahu ekber" sözü
ise Allah'ın büyüklüğüne ve yüceliğine delalet etmektedir. Bu ise O'nu
yüceltmeyi, ululamayı ve büyük tutmayı zorunlu kılar. Bu yüzden Kur'an-ı
Kerîm'in birçok yerinde Hamîd ve Mecîd birlikte zikredilmiştir. Şu âyetler bu
anlama işaret etmektedir:

"Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir, ey ev halk. Şüphesiz O,
Hamîd (övülmeye layık) olandır, Mecîd'dir."[1]

"Övgü (hamd), çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan ve düşkünlük­ten dolayı
yardımcıya (ihtiyacı) bulunmayan Allah'adır. O'nu tekbir edebil­dikçe tekbir et."[2]

Allah bu âyette Hz. Peygamber'e, kendisine hamd etmeyi ve kendisini yüceltmesini
emretmektedir.

"Celal ve ikram sahibi olan Rabb'inin adı ne yücedir."[3]

"Celal ve ikram sahibi olan Rabb'inin yüzü (zatı) bakî kalacaktır."[4]

İmam Ahmed'in Müsned'inde, Ebû Hatim'in Sahih'inde ve başka hadis kitaplarında,
Enes b. Malik'ten rivayet edilen Bir hadis-i şerifte Hz. Peygam­ber şöyle
buyurmuştur: "Ya Ze'l-celâli ve'l-ikram'a (ey celâl ve ikram sahibi olan!)
sarılınız." Hadiste geçen celâl ve ikram, Allah'ı hamd ve mecd (yü­celtme)dir.
Buna benzer âyetlerden bir kaçı şöyledir:

"Gerçekten benim Rabb'im Ganî (kimseye ve hiç bir şeye karşı ihtiyacı
olmayan)dır, Kerîm olandır."[5]

"Şüphesiz Allah, affedicidir, güç yetiricidir."[6]

"Allah, güç yetirendir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."[7]

"O, çok bağışlayandır, çok sevendir. Arş'ın sahibidir; Mecîd (pek yüce)dir."[8]

Kur'an-ı Kerîm'de bu ve buna benzer birçok âyet bulunmaktadır.[9]






[1]
Hud,

73.






[2]
İsrâ,

111.






[3]
Rahmân,

78.






[4]
Rahmân,

27.






[5]
Neml,

40.






[6]
Nisa,

149.






[7]
Mümtehine,

7.






[8]
Burûc,

14-15.






[9]
İbn Kayyim, "Celâu'l-efhâm", s.

243.