Fecir | Konular | Kitaplar

MEVLA-VELİ

Yeni Sayfa 1



﴿



اَلْمَوْلَى - اَلْوَلِيُّ ﴾
MEVLÂ
- VELÎ



Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Allah'a sarılın, sizin Mevlâ'nız O'dur. O,
ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır."[1]



el-Berâ anlatıyor. Hz. Peygamber Uhud günü, elli kişiden oluşan okçula­rın
başına Abdullah b. Cübeyir'i koymuş ve onlara şöyle söylemişti: "Kuşların bizi
kapıp kaçırdıklarını görseniz bile, sakın yerlerinizden ayrılmayınız."



el-Berâ şöyle anlatmaya devam ediyor: "Allah'a yemin olsun ki, inkarcı­lar
yenilmiş, kadınların ziynetlerini ve örtülerini bırakarak çıplak bir şekilde
dağlara tırmandıklarını görüyordum. Bu durumu gören okçular, yerlerini terk edip
gitmeye başlayınca emirleri olan Abdullah b. Cübeyir kendilerine Hz.
Peygamber'in sözünü hatırlattı. Ancak onlar, emirlerini dinlemediler ve çekip
gittiler. İşte bundan sonra olan oldu.

Gece
olunca Ebû Süfyan: "aranızda Muhammed var mı?" diye seslendi. Kimse ona cevap
vermedi. Bu sözünü üç kez tekrarladı ve hiç kimse ona cevap vermedi. Ardından:
"aranızda Ebû Bekir var mı?" diye seslendi. Buna da kimse cevap vermedi. Bu
sözünü de üç kez tekrarladı, fakat her üçü defasında da kimse cevap vermedi.
Sonra: "Ara­nızda Hattaboğlu (Ömer) var mı?" diye seslendi. Bu soruya da kimse
cevap vermedi. Ebû Süfyan bu sözünü de üç kez tekrarladı. Ama hiç kimse
kendi­sine cevap vermedi. Bunun üzerine Ebû Süfyan: "İşte onlardan kurtuldunuz"
dedi. Kendisini tutamayan Hz. Ömer: "Yalan söyledin ey Allah düşmanı! İşte Allah
Resûlü de, Ebû Bekir de, ben de buradayız ve hayattayız. Bu kötü bir günümüz"
dedi. Ebû Süfyan: "Savaş bir rekabettir. Bu günümüz Bedir günü­dür" dedi ve
ekledi: "Hübel en yücedir!" Hz. Peygamber: "O'na cevap veri­niz" buyurunca, "Ne
cevap verelim?" diye sordular. Hz. Peygamber: "Allah en yüce ve en üstündür"
deyin dedi. Ebû Süfyan: "Bizim Uzza'mız (Taptıkları putlardan biri) var, sizin
Uzza'nız yoktur" dedi. Hz. Peygamber: "O'na cevap verin" dedi. Oradakiler: "Ey
Allah'ın Resûlü! Ne cevap verelim?" diye sordu­lar. Hz. Peygamber: Deyiniz ki:
"Allah bizim Mevlâ'mızdır, sizin Mevlâ'nız yoktur." Bunun üzerine Ebû Süfyan:
"Sizler bu yenilginin benzerini görecek­siniz. O sözü söylemeyeceğim" dedi ve
ekledi: "Bana bir kötülük yapamadı­nız".[2]



el-Halîmî der ki: "Mevlâ, kendisinden yardım ve destek beklenendir. Allah gerçek
mülk sahibi olduğu için kulun, O'na sığınmaktan başka çaresi yoktur. Zira köle,
ancak sahibinden yardım bekler."[3]



Velî ismi Kur'an'da şöyle geçer: "O, Velî'dir, Hamîd'dir."[4]



el-Halîmî bu ismi şöyle açıklar: "Velî, işleri düzenleyen, yöneten ve idare
edendir. Bu yüzden şehrin yöneticisine vali, yetimin haklarını üslenene de
"Yetimin velisi" denilmiştir."



el-Hattabi ise bu ismi, "yardım eden, destek veren" şeklinde açıklamış ve
Allah'ın, mü'min kullarına yardım ettiğini, düşmanlara karşı onları
destekle­diğini söylemiştir. Şu âyetler bu anlamı pekiştirmektedir[5]:



"Allah, iman edenlerin Velî'si (dostu ve destekçisi)'dir. Onları
karanlıklar­dan nura çıkarır…"[6]



"Allah, iman edenlerin Velî'si'dir; kâfirlerin ise, velisi yoktur."[7]
Yani onla­rın yardımcısı ve destekçisi yoktur.

 




[1]
     Hac,

78.






[2]
     Buhârî,

3039.






[3]
     Beyhakî, a.g.e., s.

68.






[4]
     Şûrâ,

28.






[5]
     Beyhakî, a.g.e., s.

67.






[6]
     Bakara,

257.






[7]
     Muhammed,

11.