Fecir | Konular | Kitaplar

Bu İsmi Bilmenin Faydaları

Bu İsmi Bilmenin Faydaları



Bu İsmi Bilmenin Faydaları



Her müslüman Yüce Allah'ın gerçek hibe ve bağış sahibi olduğunu bil­meli, O'nun
mutlak Vehhâb olduğuna inanmalıdır. Hangi yönden, hangi halde, helal veya haram,
bir sebebe bağlı veya sebepsiz olarak kula ulaşan her şey Allah'ın bir hibesi,
bağışı ve vergisidir. O, dilerse hibe ettiği bütün şeyleri çekip alır, dilerse
bırakır.



Her müslüman, bu üstün niteliği kazanmaya çalışmalı, insanlara ve diğer
varlıklara dünyevî veya uhrevî bir karşılık beklemeksizin hibe ve bağışlarda
bulunmalıdır. Şu âyet bu üstün niteliğe işaret etmektedir: "Ey iman edenler,
rükû edin, secdeye varın, Rabb'inize ibadet edin ve

hayır işleyin, umulur ki kurtuluş bulursunuz."[1]



Müslümanın bir vacibi yerine getirmek için yaptığı iyilik ve yardımlar hibe
sayılmaz. Kendisine vacip olmayan, yalnız Allah'ın rızasını kazanmak için
yaptığı hayırlar ve iyilikler hibe sayılır. Hz. Peygamber müslümanları bu tür
iyilikler yapmaya teşvik etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Sabahlayan her ekle­miniz
için bir sadaka vermek gerekir. Her tesbîh (sübhanallah) bir sadakadır. Her
tekbir (Allahu ekber) bir sadakadır. Her tahlîl (lâ ilâhe illallah) bir
sada­kadır. İyiliği emretmek bir sadakadır. Kötülükten alıkoymak bir sadaka­dır.
Bütün bunların yerine kuşluk vaktinde iki rekât namaz kılmak yeterli­dir."[2]
Kişinin gücü yettiğince bu zikir ve namaza devam etmeli ve daha fazla kılmaya
çalışmalıdır.



Allah'ın sana hibe ettiklerinden sen de başkalarına hibe et. Allah'ın geçici
olarak sana emanet ettiği şeylerde sakın cimrilik etme. Zira O, sen verdikçe
sana daha fazla vereceğini vaat etmiştir. Cimrilik edip vermeyenin malını da
yıkıma uğratacağını bildirmiştir. Eğer Allah sana, kişileri yüksek derecelere
çıkaran önemli bilgiler ve ilimler vermişse sen de hiçbir karşılık beklemeksizin
bu bilgi ve ilimleri, ihtiyaç duyan kimselere öğretmelisin. Bu aydınlık
bilgileri onlardan gizleyip saklama ki, kıyamet günü ağzın ateşten bir gemle
gemlen­mesin. Ancak gizli sırlar ve bilgileri ehil olmayanlara vermemeye dikkat
etme­lisin. Bu bilgileri ehil olmayanlara verirsen, onların bilgisizliklerini
daha da artırır ve kafalarının karışmasına dolayısıyla sapmalarına neden
olursun. Bil ki, bilgiyi ehil olandan gizlemek zulüm ve haksızlık olduğu gibi
onu ehli olma­yana vermek de en büyük zulüm ve haksızlıktır. Bu yüzden iyi
düşünmeli, bilgiyi kime verip vermeyeceğine öyle karar vermelisin. Allah'ın sana
bağışla­dığı ve hibe ettiği şeyleri uygun olmayan yerlerde kullanmamalısın. Aksi
halde sana verilen dünyevî ve uhrevî değerli hibeleri heba etmiş olursun. Onları
uygun yerlerde kullan ki, Allah'ın daha fazla hibe ve bağışını hak ede­bilesin.



Bu büyük isme bağlı kalmaya ve onu daima okumaya özen göster. Böy­lece bol
miktarda mal ve mülk sahibi olursun. Anlatıldığına göre eş-Şiblî, Ebû Ali es-Sakafî'nin
bazı dostlarına: "Ebû Ali'nin dilinde Allah'ın en çok hangi isim vardı?" diye
sormuş. Ebû Ali'nin dostları: "Vehhâb ismi" demişler. Bunun üzerine eş-Şiblî:
"Demek bu yüzden çok malı varmış." der.



Allah'ın Vehhâb olduğuna içtenlikle inanan ve bunu kendi nefislerinde
gerçekleştirenler, her türlü ihtiyaçlarını yalnız Allah'a iletir ve O'ndan
başka­sına dayanıp güvenmezler. Allah'a gösterdikleri bu içtenlik ve inançla,
zillet ve acizlikle O'nun hibe ve bağışlarına kavuşurlar.[3]



 



Dualarımızın sonu, âlemlerin Rabb'i olan Allah'a hamd etmektir.



 



 
* * *

 




[1]
     Hac,

77.






[2]
     Müslim,

720.






[3]
     Kurtubî, a.g.e.,

1/


398-400;
Râzî, a.g.e., s. 

218-220.