Sanat ve Tebliğ .

Sanat ve Tebliğ

Sanat ve Tebliğ



Sanat, dâvânın en sihirli tebliğ ve telkin
vâsıtasıdır. İnsanlara güzeli sunmak için güzel bir görünüm içinde güzel
unsurları kullanmak gerekir ki, bu usûllere sanat diyoruz. Sanat rûhundan yoksun
kaba ve çirkin bir tebliğ (ki buna tebliğ denmez, propaganda denir) çağırmak
değil, kaçırmaktır. Bu ince telkin edâsından yoksun, yani sanatsız tebliğcilik,
ham softalık ve kaba yobazlık olur.

Sanatın bir gâyesi de gönülle duyduklarımızı
başkalarına güzel bir şekilde ifâde etmektir. Rûhumuzu gönlümüzü açmak, oradaki
huzuru, hazzı, zevki, güzelliği, derdi, çileyi başkalarıyla paylaşmaktır.
"Ballar balını buldum. Kovanım yağma olsun!" demektir. Yani tebliğdir.

Doğruluk ve güzellik tebliğle, telkinle yayılır.
Gerçek sanatın tüm dalları tebliğ vâsıtalarıdır. "Gerçek sanat" diyoruz, çünkü
meşrû olmayan sanat dallarını ve sanatın gayr-ı meşrû kullanılışını tebliğ kabul
etmiyoruz. Meşrû dâvâ, meşrû vâsıtalarla gelir. Neticeye tesir eden her şey
meşrû olamaz. Müslümanlarca bu sanat dalları içinde tebliğe en müsâit olanlar,
en önemli sanat kabul edilir. Hitâbet, edebiyat: Kur'an'ın ve peygamberlerin
sanat yönünün dışa vuruşu. İnsanlar arasında en güzel tebliği yapan peygamberler
en büyük sanatkârlardır. Edebiyattan sonra da hat, mimarî ve mûsikî, dâvâyı
tebliğ edebildiği oranda makbul diğer sanatlar. Ve diğerleri...

Tebliğ demek, müslümanca sanat demektir; ille
Kur'an âyetlerinin veya hadislerin anlamlarını vermek, vaaz ve nasihat demek
değildir. Hayatla ilgili herhangi bir konu İslâmî ölçülere uygun şekilde
müslümanca ele alınır; sözle, sesle, çizgiyle veya başka bir yolla meşrû ve
güzel bir tarzda sunulursa bu sanat olduğu kadar tebliğ de olur. İkisini
birbirinden ayıramazsınız. Sanat bir inancın tebliğidir, ama kuru ve soğuk bir
sunma, hiçbir zaman, yapılana sanat vasfı verdirmez. Sanatkâr yönü herkesçe
kabul edilen Mehmed Âkif'in şekilden ziyâde sunulanın önemli olduğunu belirten
bir sözü vardır: "Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek." Sözümüz odun gibi
olacaksa, Yunus Emre'nin dergâha taşıdığı odunlar gibi olsun; yontulmamış
olmasın ki, kalem misâli sanat vesîlesi olsun. Yontulmamış odun yanmağa
yararken, kalem gibi yontulan odun insanı yanmaktan kurtarabilir.

"Rabbının yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve
onlarla en güzel şekilde mücâdele et."
(16/Nahl, 125). Hikmet ve güzel öğüt sanattır.
Sanat da Rabbın yoluna dâvet için kullanılmalıdır. Kuru kuru tebliğ değildir
istenilen. Rûha nüfuz edici, gönle hitap edici, kalbi fethedici özelliklere
sahip olacak; yani sanatlı olacaktır tebliğ. Tebliğin sanatlı olması gibi, büyük
sanat eserleri de güzel bir tebliğdir. Gayri müslim sanatçıların meşhur eserleri
de propaganda. Mozart, Bethoven, Pascal gibi bâtılı sanatçılar, sadece
hıristiyanlığın etkisinde kalmamışlar, aynı zamanda sanatlarıyla hıristiyanlık
propagandası yapmışlardır. Günümüzde hemen hemen her eve giren medyanın yaptığı,
bâtılıların hıristiyanlık, kapitalizm, materyalizm, hümanizm, sosyalizm,
demokrasi, laiklik gibi dinlerinin sanat kılıfı içinde propagandasından
ibârettir denilse hiç abartılmış olmaz. Televizyondaki en mâsum çocuk
programlarından eğlence programlarına, çizgi filmlerden dizilere kadar bir dünya
görüşünün propagandası, karşı dünya görüşünün de tenkididir. Gazeteler zaten
birer ideoloji çığırtkanı. Dergilerse ya dâvâ adamlarının ya da dâvâsızlık
dâvâsının organları.

Kâfirler her türlü sanat araçlarıyla çekinmeden
açıkça kendi inançlarının en kesin şekilde propagandasını yaparken, bir insan
hem "müslümanım" diyecek, hem de sanatına inancını aksettirmeyecek. Olmaz böyle
şey. Ne böyle sanat, ne de böyle müslümanlık! (8)