Nasihat
Nasihat
Nasihat
âNasihat', ânush' kökünden türemiştir. âNush'
sözlükte, bir kimsenin düzelmesini sağlayan sözü veya fiili araştırmak, bir şeyi
saflaştırmak (yabancı maddelerden ayırmak), dikiş dikmek, samimi olmak
anlamlarına gelir. Terim olarak ânush', öğüt ve akıl verme, yol gösterme
demektir. Aynı kökten gelen ânâsuh', halis, saf, samimi demektir ki, Kur'an'da
halis tevbenin bir sıfatı olarak kullanılmaktadır (66/Tahrim, 8).
âNasihat', nush ile benzer anlama gelmekle
beraber, aynı zamanda iyi ve faydalı olana bir çağrı, kötü ve zararlı olandan
arındırmaya bir teşviktir. âNasihat', aslında Islâmí dâvetin bir parçasıdır.
Insanları Allah'a ve O'na kulluk yapmaya dâvet edenler, bir anlamda onlara
ânasihat' ediyorlar demektir. âNasihat', insanları doğru yola, kişiye faydalı
olan şeylere, zararlı olanlardan kaçınmaya, yaratıcı önünde samimi olmaya bir
çağrıdır.
Peygamberler, görevli olarak geldikleri
toplumlara ânasihat' etmişler, yani onlara Allah'ın emrine dâvet etmişlerdir. Hz.
Nuh (as) kavmine şöyle diyordu: "Size Rabbimin risaletini (peygamberliği)
tebliğ ediyorum. (Ayrıca) size nasihat ediyor ve sizin bilmediklerini ben
Allah'tan biliyorum." (7/A'raf, 62). Aynı şeyi Hz. Hud (as) da söylüyor ve
kavmi için bir ânasihatçı-öğüt verici' olduğunu belirtiyordu (7/A'raf, 68). Yine
Hûd (as) azmış bir kavme kendi nasihatının (dâvetinin) fayda vermeyeceğini
söylüyor (11/Hûd, 34).
Hz. Sâlih'in (a.s.) durumu da bundan farklı
değildi. Allah (cc) Semud kavmine Hz. Salih'i peygamber olarak gönderdi. Onlar
Hz. Salih'i dinlemedikleri gibi, O'na ve O'nun dâvetine karşı kibirlendiler ve
meydan okudular. Allah (c.c.) da onları toptan cezalandırdı. Bunun üzerine Hz.
Salih onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: "Ey kavmin, andolsun, size Rabbimin
risaletini tebliğ ettim ve size nasihat ettim. Ama siz nasihat edenleri
sevmiyorsunuz." (7/A'raf, 79). Kendilerine ânasihat' edip Hakka dâvet ettiği
halde yüz çevirdikleri için cezalandırılan kavmine Hz. Şuayb benzeri şeyleri
söylüyordu ve küfre sapan bir kavim için artık üzülmenin gereksiz olduğunu ilave
ediyordu (7/A'raf, 93). Nasihat, aynı zamanda iyiliğini istemek anlamına da
gelmektedir. Öğüt vermek, akıl ve yol göstermek te bir kişi hakkında iyilik
istemektir (12/Yusuf, 11; 28/Kasas, 20). âNasihat' bir âyette de öğüt vermekle
beraber bakımını üslenmek, eğitmek, yetiştirmek anlamında kullanılmaktadır (28/Kasas,
12).
Nasihat
âNasihat', ânush' kökünden türemiştir. âNush'
sözlükte, bir kimsenin düzelmesini sağlayan sözü veya fiili araştırmak, bir şeyi
saflaştırmak (yabancı maddelerden ayırmak), dikiş dikmek, samimi olmak
anlamlarına gelir. Terim olarak ânush', öğüt ve akıl verme, yol gösterme
demektir. Aynı kökten gelen ânâsuh', halis, saf, samimi demektir ki, Kur'an'da
halis tevbenin bir sıfatı olarak kullanılmaktadır (66/Tahrim, 8).
âNasihat', nush ile benzer anlama gelmekle
beraber, aynı zamanda iyi ve faydalı olana bir çağrı, kötü ve zararlı olandan
arındırmaya bir teşviktir. âNasihat', aslında Islâmí dâvetin bir parçasıdır.
Insanları Allah'a ve O'na kulluk yapmaya dâvet edenler, bir anlamda onlara
ânasihat' ediyorlar demektir. âNasihat', insanları doğru yola, kişiye faydalı
olan şeylere, zararlı olanlardan kaçınmaya, yaratıcı önünde samimi olmaya bir
çağrıdır.
Peygamberler, görevli olarak geldikleri
toplumlara ânasihat' etmişler, yani onlara Allah'ın emrine dâvet etmişlerdir. Hz.
Nuh (as) kavmine şöyle diyordu: "Size Rabbimin risaletini (peygamberliği)
tebliğ ediyorum. (Ayrıca) size nasihat ediyor ve sizin bilmediklerini ben
Allah'tan biliyorum." (7/A'raf, 62). Aynı şeyi Hz. Hud (as) da söylüyor ve
kavmi için bir ânasihatçı-öğüt verici' olduğunu belirtiyordu (7/A'raf, 68). Yine
Hûd (as) azmış bir kavme kendi nasihatının (dâvetinin) fayda vermeyeceğini
söylüyor (11/Hûd, 34).
Hz. Sâlih'in (a.s.) durumu da bundan farklı
değildi. Allah (cc) Semud kavmine Hz. Salih'i peygamber olarak gönderdi. Onlar
Hz. Salih'i dinlemedikleri gibi, O'na ve O'nun dâvetine karşı kibirlendiler ve
meydan okudular. Allah (c.c.) da onları toptan cezalandırdı. Bunun üzerine Hz.
Salih onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: "Ey kavmin, andolsun, size Rabbimin
risaletini tebliğ ettim ve size nasihat ettim. Ama siz nasihat edenleri
sevmiyorsunuz." (7/A'raf, 79). Kendilerine ânasihat' edip Hakka dâvet ettiği
halde yüz çevirdikleri için cezalandırılan kavmine Hz. Şuayb benzeri şeyleri
söylüyordu ve küfre sapan bir kavim için artık üzülmenin gereksiz olduğunu ilave
ediyordu (7/A'raf, 93). Nasihat, aynı zamanda iyiliğini istemek anlamına da
gelmektedir. Öğüt vermek, akıl ve yol göstermek te bir kişi hakkında iyilik
istemektir (12/Yusuf, 11; 28/Kasas, 20). âNasihat' bir âyette de öğüt vermekle
beraber bakımını üslenmek, eğitmek, yetiştirmek anlamında kullanılmaktadır (28/Kasas,
12).
EMR-İ Bİ'L-MA'RÛF VE NEHY-İ ANİ'L-MÜNKER
- EMR-İ Bİ'L-MA'RÛF VE NEHY-İ ANİ'L-MÜNKER ..
- Emr-i Bi'l-Ma'rûf ve Nehy-i Ani'l-Münker; Anlam ve Mâhiyeti
- Ma'rûf Nedir? .
- Münker
- Din, Münkerleri Hoş Görmez
- Kur'ân-ı Kerim'de Emr-i Bi'l-Ma'ruf
- Hadis-i Şeriflerde Emr-i Bi'l-Ma'rûf
- Tebliğ .
- Tebliğ Görevi ve Tebliğ Metodu
- Sanat ve Tebliğ .
- Dâvet; Hakka Çağrı
- Dâvetin Alanı
- Dâvetin Metodu
- Dâî/Dâvetçi
- Vaaz .
- Nasihat
- Olumsuz Anlamıyla Nasihat
- Din Nasihattır
- İrşâd .
- Hisbe Teşkilâtı ve Muhtesib .
- Muhtesib .
- Sözü, İnsanları Allah'a Çağırmakla Güzelleştirebiliriz .
- Dâvet ve Tebliğ Usûlü .
- Sözlerin En Güzeli Olan Kitap'ta "En Güzel Söz" Diye Tanımlanan "Dâvet"in Usûlü
- Rasûlullah ve Güzel Söz
- Tebliğcinin Meslekleri a- Tebliğci, doktor olmalıdır.
- b- İtfaiyeci olmalıdır.
- c- Cankurtaran olmalıdır.
- d- Asker ve polis olmalıdır.
- e- Hoca, vâiz, müezzzin, hatip, öğretmen olmalıdır.